Meryem Bulut

Denemenin Yolu

Okuma süresi: 2 dakika

Felsefecilerden bazıları insanı konuşan hayvan olarak tanımlasa da konuşmak o kadar kolay değildir. Gerçi ağzı olan herkesin konuştuğu bir ülkede yaşayan biri olarak bunu söylemem abes durabilir ama ne yapayım söylemeden duramadım. Konuşuyoruz, konuşacağız lakin nerede ve ne konuştuğumuz da konuşmak kadar önemlidir zannımca. Ahh, düşüncelerin konuşma havası içinde, iddiasız, ispatsız olarak yazıya aktarılanı var ki biz buna edebiyat dünyasında deneme diyoruz.

Deneme, adından da belli de-ne-me. Yazmayı deniyorsunuz, yeni cümleler kurmayı. Sınırları esnek olduğu için yazmaya yeni başlayanların en kolay gördükleri tür olsa gerek ki çok tercih ediliyor.  Ancak türün kolay lokma olmadığını anlamak için uzun zaman geçmesine gerek kalmaz. Duygu coşkunluğu ile yazılan üç beş yazıdan sonra anlaşılır onun aslında zor bir tür olduğu. Daha doğrusu hakiki bir deneme yazmanın zorluğu.

Deneme ustalarından okuyunca, neredeyse ömrünü denemeyle geçirenleri, işin zorluğu ortaya çıkıyor. Öyle ustalar tanıdım ki alev alev yandı zihnim.  Türde okuduğum ilk kitap Denemeler’di. Montaigne usta denemenin sırrını veriyordu satırlarında. Sadece anlatmıyordu, zihne güzel bir yemek tadı da bırakıyordu. Dünyada neredeyse bütün insanların en sevdiği şeyi yapmıştı. Kendini anlatmıştı. Tatlı tatlı. Kendine has bir yol bulmuştu. Düşüncelerini destekleyen şairleri, düşünürleri de almıştı yanına. Onların seslerini de katmıştı sesine. Beğeneyim ya da beğenmeyeyim güzel güzel anlatmıştı fikirlerini.

Branşım gereği de birçok deneme kitabı okudum, beğendiklerim oldu olmadı o ayrı mesele. Beni en çok etkileyen isim Salah Birsel galiba. O nasıl civcivli, şenlikli bir dil. Kıpır kıpır, yerinde duramıyor, zıplıyor. Işıltılı. Bir de bu hareketlilik yetmezmiş gibi Türkçeye yeni kelimeler hediye ediyor. Kendini anlatıyor, uçuş uçuş kelebekleri havalandırıyor, kıvrak zihninden yaramazlık yapmak isteyen mizacından işaret fişekleri fırlatıyor. Kurutulmuş Felsefe Bahçelerinden, Şıngır Mıngır İstanbul’dan. Büyük usta ruhun şad olsun, kabrin nur dolsun.

Deneme,  insanı anlatır. Kendisinden yola çıkarak yazar denemeci, kendi kendine konuşur gibi yazar. Montaigne ustanın dediği gibi. Dostoyevski’nin de  ‘İnsan en çok kendini anlatmaktan hoşlanır.’ anlamında sözü vardı, yanlış hatırlamıyorsam.  Kendini anlatırken belki kendini tanıma imkânına da kavuşur. Yazmak, kendini anlatmak olduğu kadar kendini anlamaktır bir yönüyle. Düşüncelerinin ilerlediği patikaları görmek, ana yoldan ayrılmadan bunu yapabilme gibi özel yetenekler de ister. Ya da kendi açtığın keçi yolundan bir yol açmak. Denemeci iyi bir planlayıcı olmalıdır, neyi nerede, hangi sırayla söylemesinin daha iyi olacağını kestirebilmeli. Derdini daha iyi anlatmanın yollarını bilmelidir.

Denemede öncelikle denemecinin kendini görmek isteriz. Nasıl düşünür, düşünce dünyasında hangi kavramlar at koşturur, dünyaya hangi pencereden bakar, baktığı pencereleri değiştirir mi, bize yeni bir pencere açar mı, hayatın karanlık bulutlarını cümle ışıklarıyla aydınlatır mı, hayatın değişik renklerinden boyalar çalar mı zihnimize,  okuyucu denemede kendi dünyasından izler bulur mu benzeri sorular sorabiliriz.

Deneme kendini anlamak için yazı serüveninde en iyi yöntemlerdendir, günlük kadar sereperse yazmasa da insan. –Ya da bu herkes için geçerli değildir.- Tekrar tekrar denenesi bir türdür. Denerken dilin, zihnin imkânlarına şahit oluruz. Hele bir de yazarın kültürüyle, ince zevkiyle yoğrulabilirse ne ala. Başka dostlarla kurulan akrabalıklarla süslenmişse, yeme de yanında yat tütünden güzellikler zuhur edebilir.

Sevdiklerimizle uzun sohbetler yapsak da içimizdeki karanlıkları anlatsak da bitmiyordur anlatacaklarımız. Dünya bizi durmadan çekip çekiştiriyor, rahat bırakmıyor. Acılar. Hüzünler. Yaralar. Almamız gereken dersler bitmiyor sanki. Kayalara, sulara, rüzgâra anlattığımız acılar dindirmiyor kalbimizdeki sızıyı. Anlatmayacağım, dediğimiz andan iki saniye sonra bizi bir şey dürtüyor. Yaz diyor, yaz! Şunu da yaz!  Yaz ki kendi sesini bulasın, kendi yolunu. Yolların bir tane olmadığını anlatır deneme. İnsan sayısınca deneme yolu.  Zihninin çağrışımlarını takip edip ruhunun derinliklerindeki sırlara dokunma ihtimali. Deneme/k belki de bu yüzden en sevilen türlerden olmuştur. Öyleyse yazalım, denemeye devam edelim.

2 thoughts on “Denemenin Yolu

  • Hikmet

    Denemeye devam edelim, yaza yaza, el yordamıyla, akıl yordamıyla, vicdan yordamıyla bakalım nereye götürecek bu denemeler bizi. Kendilik bilincimizi artıracağı kuşkusuz…

    Yanıtla
  • Turgut

    Deneme, azı çok anlatmak olduğu için zordur. Ustalara mahsustur ve iyi bir deneme tadından yenmez. Okurların seviyesini deneme sevip sevmediğiyle ölçebiliriz. Seçkin okur azdır, deneme de en az okunan türdür öyleyse deneme okurları seçkin okurdur… Elinize sağlık

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *Time limit exceeded. Please complete the captcha once again.