Ömür Erdem

Bahar ve Kelebekler

Okuma süresi: 2 dakika

Kuzey ülkelerine bahar çok geç geliyor. Yaz mevsiminde baharı yakalayabilenler talihli sayılıyor. Masmavi bir sema, renkli çiçeklerle kaplı ağaçlar, ormanlarda yeşilin binbir tonunu görmek için yazın ortasını beklemeniz icap ediyor bu coğrafyada. Kuş cıvıltıları da öyle hemencecik işitilmez; onu da hak etmeniz için sabırla yol gözlemeniz gerek. Nisanın ne rüzgarı ne yağmuru bahar esintilerine, ıtır kokularına davet eder insanı. Bazı günler yalancı bir bahar güneşine aldanıp kendinizi sokağa atsanız da bitmeyen kıştan arda kalan bir rüzgarlı sulusepken geri iter sizi külbe-i ahzanınıza. Teselli verici sözler bulmakta mâhirseniz dilinize dolanmayı başarır bir mısra: ‘Hüzün ki en çok yakışandır bize.’ O vakit saadet uzak bir hayal, ulaşılmaz bir hülya gibi gelip konar hayal ikliminize.

O gecikme demlerinde güneş yüzünü bir nebze göstermeyedursun… Matemlere, hüzünlere bir ara verilir; dudaklarda bir tebessüm, gözlerde bir ışık peydah oluverir. İşte o vakit kalplere muvakkat bir saadet damlası düşer, hayat yeniden anlam kazanmaya başlar. Engin ufukların yolu görünür, umutlar bulutların ardından el sallayarak selam verir insana. Sisli bir bulut gibi duran gözlere yeniden bir fer, bir ışık gelir.

Sonra memleketin baharlarını hatırlarsınız birden, Dersaadet’in baharlarını… İstanbul’un nisanları nasıldı; hâtırası yabancı değildir henüz. Erguvanlar, sakuralar karşılar önce nisanı caddeler boyu. Akasyalar ve iğde çiçekleri ıtırlarını salar bekleyenlerinin üzerine. Akıyla, karasıyla dutlar yeşillikler arasından göz kırpar Moda’nın sakin sokaklarında. Lâleler yol kenarlarını gerdanlık gibi süsler rengarenk. Boğazdan ve yedi tepeden esen ılık meltemler çiçek kokularına karıştığında başka bir âlemden düşmüş gibi hissedersiniz kendinizi. ‘İstanbul’un öyledir bahârı…’

Hele şehirden uzaklaşıver bir kez, hayâlinde olsun… Çayır çimen geze geze memleketin ovalarına, vâdilerine, dağlarına doğru yürüyüver hele bir! Erik ağaçları, elma ağaçları, kiraz çiçekleri çıldırır sevincinden. Kırlarda papatyalar tebessüm eder her gelen geçene. ‘Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…’ Güller sevgiye, şefkata davet eder insanı. Hayalin tutunmuştur yine hâtıralar arasından mısraların rüzgarına:

‘Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.’

Sonra birden, bir senelik hayatlarını baharda tefeül eden kadim insanlar gelir hatıra. Hep doğru çıkacağına itikat ederek yapılan bahar tefeülleri… Bahar gelip de ağaçlar çiçek açmaya, yapraklar yeşillenmeye, çimenler baş göstermeye başladı mı, hemen bahçelere koşar, baharın ortasında gezinirlermiş onlar. İlk görecekleri kelebek bir senelik talihlerini belirlermiş çünkü. İlk kelebeğin beyaz veya pembe olması için mâniler söyler, dalların üzerine beyaz ve pembe kumaş parçaları atarlarlarmış. Sarı veya siyah bir kelebek göreceğiz diye korkup heyecana kapılırlarmış. Çünkü kelebeklerin her birinin ayrı ayrı mânâsı varmış. Beyaz kelebek, saadete ve talihe; pembe kelebek, sıhhat ve afiyete; sarı kelebek, kedere, hastalığa; siyah kelebek ise felakete, matem ve ölüme işaret edermiş. Beyaz kelebek görünce talihlerinin o sene açık olduğuna, mesut olacaklarına inanıyorlarmış gönülden. Bahar çiçekleri altında beyaz kelebeğin şerefine semailer okurlarmış. Çok değil, geçen asrın başından bahsediyoruz; hani şu medya aygıtlarının henüz insana hükmetmeye başlamadığı dönemlerden.

Acaba yıllar evvel bahar tefeülleri yapmayı bıraktığımız için mi bugün kelebekler uğramaz oldu semtimize? Kuzey ülkelerinde güneşin bir nîm-tebessümünü gökyüzünden gözlerini ayırmadan bekleyen yolcular, belki de yıllar evvel kelebeklerin sonsuza uçuşuna aldırış etmeden daldılar hayatın koşuşturmacasına. Kırlarda, bahçelerde çiçekler arasından kelebeklere bakmak için geniş zamanlar umuyorlardı belki de. Ne güneşin farkındaydılar o ışıklı bolluk döneminde ne de bahçelere sessizce konan kelebeklerin ayırdındaydılar. Çiçek çiğnemediler ama kelebekleri de hiç fark etmediler. Kimselerin vakti yoktu zira o günlerde, durup ince şeyleri anlamaya.

Peki beyaz ve pembe kelebekler bu kuzey ülkesine bu sene uğrar mı?     

     ‘O günü görmek için sade bekleyeceğiz,
     Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları…’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *Time limit exceeded. Please complete the captcha once again.