Turgay Bayburt

Işıyan Bilgelik: Denemeler

Okuma süresi: 3 dakika

Montaigne, çocuk yaşta, bakıcısı vasıtasıyla Latince ve gittiği seçkin Guienne kolejinde biraz Yunanca öğrenir. Eğitimini hukuk ve felsefe okuyarak ilerletir. Eserinde, neredeyse bütünüyle antik Yunan düşünürlerine gönderme yaptığı görülür. Ekser Avrupalı aydınlar gibi o da bu kültürün felsefe ve edebiyatına merak salmıştır. Plutarkhos’un “Hayatlar”ı en sevdiği kitap olur. O aynı zamanda, dayanılması güç bir acıyı sürekli yaşamak zorunda kalan bir babadır. Tam altı kızı doğar. Lakin onlardan sadece biri yaşar; diğerleri erkence ölür. Babasının Bordeaux belediye başkanlığı döneminde kendisi de belediye meclisinde memuriyet yapar. Siyasi olsun, askeri olsun, döneminin ileri gelenleriyle tanışır. Onların dikkatini çeker. Paris’e hayrandır; onunla iftihar eder.

Otuz yedi yaşında, Bordeaux meclisindeki görevinden bıkmış bir halde istifa eder. Kitaplarına dönmüştür. Otuz dokuz yaşında başladığı denemelerini, ilk kez kırk yedi yaşındayken iki cilt halinde bastırır. Çiftliği vardır. Şatosunda oturur. Ekonomik durumu parlak olan ender yazarlardandır. Sonradan kendisi de babası gibi Bordeaux belediye başkanı olur ve birkaç yıl sonra veba çıkar. Ailesini hastalığın olduğu bölgeden kaçırır. Nihayet, ardında güncelliğini ve edebi tadını hiç yitirmeyen üç ciltlik “Denemeler”i bırakır. Öldüğünde henüz elli dokuz yaşındadır.

Geçmişten bugüne pek çok tanınmış kimse, ondan övgüyle bahseder. En dikkat çekici sözü belki de Montesquieu söyler: “Yazarların çoğunda, yazan adamı görüyorum, Montaigne’de ise düşünen adamı.” Çünkü Montaigne, düşünmeyi yaşam biçimi edinen ve düşüncelerini en sade ve en doğal biçimde dile getirmeyi başaran bir adamdır. Bir yazar değildir o, bir edip ve bilgedir aynı zamanda. Fakat o, gerçekçi, doğal ve dobradır aynı zamanda. “Kendisini olduğundan başka türlü göstermeye çalışanları yalanlamak için öbür dünyadan seve seve kalkıp geleceğini” söyler. Yaşadığı dönem, yıldızlar geçidi gibidir. İstanbul’da Bâkî ve Sinan, Bağdat’ta Fuzûlî, onunla aynı havayı solumaktadır.

Montaigne, yalnızca çağını ve kendi coğrafyasını değil, kendinden sonra gelen bütün çağları ve coğrafyaları etkilemiştir. Çünkü “Denemeler” okuyup da kayıtsız kalınacak bir eser değildir. İnsana ve hayata dair hangi mesele varsa onu kurcalayan ve yaklaştığı konulara yepyeni ve terütaze cümleler bağışlayan farklı bir yanı, nefis bir tadı vardır. Sabahattin Eyüpoğlu’nun ifadesiyle, “İnsan gibi tükenmez bir maden(dir) bu Denemeler,” Öyle ki bütün satırların altını çizesi geliyor insanın.

Montaigne’in başarısı, düşüncelerini, şahsını ve dolayısıyla insanı, yepyeni bir üslupla ortaya koymasında aranmalıdır. “Benim mesleğim, sanatım yaşamaktır,” der. Herkes kitabında onu, onda kitabını görsün ister. Hatta ‘dar bir zamana ve sınırlı sayıda insana hitap’ ettiğini düşünerek, eserine ‘hiç çekinmeden kişisel birçok yazılar koyduğunu’ itiraf eder. Fakat ilginçtir, onu okuyanlar, yine de kendini bulur. Başarısının sırrı burada saklıdır. Düşünerek yazdığından olsa gerek düşünülerek okunur. Doğudan doğup dünyaya ışık saçan “Mesnevi”, “Bostan” ve “Gülistan” ne ise, batıdan doğan ve her yöne ışık saçan “Denemeler” de odur bir nevi.

Onun, dünya genelinde olduğu gibi bizde de özgün ve nitelikli takipçileri vardır. Ahmet Haşim, “Bize Göre”siyle onu doğrudan takip ederken, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Nermi Uygur gibi ustalar da farklı biçim ve üslupla peşinden giderler. Montaigne’in bizdeki en özgün takipçisi ise, o nefis denemeleriyle değil de güzelim günlükleriyle Salah Birsel’den başkası değildir. Bu gözle bakanların bana hak vereceğini düşünüyorum. Evet, Montaigne’in, deneme türüyle insanlığa açtığı edebi çığır, her geçen gün daha da büyüyerek ve zenginleşerek geleceğe yürüyor. Bugün, her kimde sanat, edebiyat ve düşünce ile yoğrulmuş tatlı bir üslup göze çarpıyorsa onda mutlaka, az da olsa, onun payı vardır.

Yazarın, bu özel eser için kurduğu cümleler hayli şaşırtıcıdır. “Kitabımı az insanlar ve az yıllar için yazıyorum…” Gerekçesi şudur: “Bunlar bugün yaşayan insanların işine yaramakla kalır ve orta anlayıştan öte özel bilgileri olan kimi insanları ilgilendirir.” Kitabın diliyle ilgili olarak da, “Uzun ömürlü olması için sağlam bir dille yazılması gerekirdi,” der; ama aslında tam da öyledir. Ve ekler: “Bizim dilimizin bugüne kadarki sürekli değişimlerine bakılınca, elli yıl sonra şimdiki halinde kalacağını kim umabilir?” Hâlbuki beş yüz yıldır okunmasına rağmen daha dün yazılmış gibi tazeliğini korurken, “bakmasını bilen”lere has edebiyatın ne olduğunu bir yıldız gibi gösterip durmaktadır.

One thought on “Işıyan Bilgelik: Denemeler

  • Anonim

    Bir önceki yazıdan bir farkı yok sanki. Neden tekrar yayımlanmış acaba?

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *