Fatih Yıldız

Bir Aydının Uyanışı: Savaşın Gölgesinde (While At War)

Okuma süresi: 4 dakika

Aydın olabilmenin temel vasıflarından biri, doğru bilip inandığı düşünceleri korkusuzca ifade edebilmektir. Hele bir de bu düşünceler, ölüm göze alınıp cesurca haykırılıyorsa daha bir değer kazanır.

Oscarlı yönetmen Alejandro Amenabar’ın son filmi Savaşın Gölgesinde, gerçek bir aydın olan Miguel de Unamuno‘nun İspanya İç Savaşı’nın başlangıç yıllarındaki duruşuna odaklanıyor.

Daha önce The Others filmiyle ilgi uyandırıp The Sea Inside ile En İyi Yabancı Film Oscarı kazanan Amenabar, bu filmde yönetmen kimliğinin yanında filmin hem senaristi hem de yapımcısı olarak karşımıza çıkıyor.

Miguel De Unamuno (Karra Elejalde) on altı yabancı dil bilen, Avrupa’nın en eski ikinci üniversitesi Salamanca Üniversitesi’nin rektörü bir filozof,  aynı zamanda İspanya’nın en ünlü edebiyatçılarından biridir. Adı Nobel Edebiyat Ödülü aday listelerinde bulunan Unamuno, herkes tarafından sevilen ve saygı duyulan bir aydındır.

Gençliğinde sosyalist görüşlere yakın olsa da zamanla düşüncelerini geliştirip değiştirmiş ve sağa daha yakın bir aydın kimliği kazanmıştır. Yıllar sonra iktidara gelen Cumhuriyetçilerin yaptığı icraatları eleştiren Unamuno, iktidar tarafından yirmi dört yıldır yaptığı rektörlükten azledilmiştir.

İşte film, Cumhuriyetçilerle daha sonra Faşizme evrilecek olan Milliyetçilerin mücadelesinin bir iç savaşa dönüşeceği 19 Temmuz 1936 tarihinde başlıyor.

Sağcı lider Sotello, bir suikast sonucu öldürülmüş ve ülkede çıkan karışıklıkları önleme adına ordu yönetime el koyduğunu duyurmuştur. Her yerde sıkıyönetim ilan edilmiş, sokaklarda askerler gezmeye başlamış ve muhaliflerle milliyetçi ordu arasında çatışmalar çıkmıştır.

İspanya, faşist bir askeri cunta tarafından idare edilmekte ve Unamuno, yaşanan karışıklığın bir an önce son bulması adına cuntaya destek vermektedir. Darbe karşısında takındığı bu tutum, hem kızı hem de her gün entelektüel tartışmalar yaptığı dostları Papaz Atilano ve öğrencisi Salvador tarafından eleştirilmeye başlanır.

Unamuno, darbecilere zamanında yüklü bir bağışta bulunmuş, fikirlerini desteklemiş ve saygılarını kazanmıştır. Rektörlük görevine yeniden atanmış, üstelik muhaliflerin tutuklanması için kurulan tasfiye kurulunun başına da getirilmiştir. Her ne kadar kurul başkanlığını kabul etmese de büyük bir baskı altındadır. Darbecilere destek veren üniversitelerin yazdığı bir manifestoyu da imzalaması beklenmektedir.

Unamuno, muhaliflerin tutuklanıp öldürüldükleri söylentilerine asla inanmaz. Hatta etrafta duyulan silah seslerinin kaçak avlanan avcılara ait olduğuna inanacak kadar da naiftir. Bir gün BBC’de ünlü İspanyol şair Garcia Lorca’nın öldürüldüğü haberini duyunca cunta hakkında ilk defa kafasında şüpheler oluşmaya başlar.

Her geçen gün baskısını artıran cunta, yavaş yavaş Unamuno’nun dostlarına da uzanmaya başlar. Önce Papaz Atilano ortadan kaybolur, ardından da sıra Salvador’a gelir. Salvador bizzat Unamuno’nun yanında hem de dövülerek gözaltına alınmış, sonrasında bir daha kendisinden haber alınamamıştır. Salvador tutuklanırken tartaklanan Unamuno, korkudan tek bir kelime edememiştir.

Cuntacıların gözünde saygın bir yere sahip olan Unamuno, bizzat cuntanın liderlerinden Franco’yla (Santi Prego) görüşüp arkadaşlarının suçsuz olduğunu ve serbest bırakılmasını rica etse de “Aynı şeyi karşı taraf da yapıyor. Hem biz ölmeden önce onları itiraf ettirip cennete gitmeleri için bir şans veriyoruz.” diyen Franco’yu dinleyince artık çok geç olduğunu anlar.

Bu arada cunta içinde de liderlik savaşı devam etmekte, General Astroy’un (Eduard Fernandez) desteklediği Franco, her geçen gün güçlenmektedir. Rakiplerini türlü tehdit ve yöntemlerle ekarte eden Franco, sonunda Önder ilan edilerek cuntanın başına geçer.

Cuntacıların yaptıklarından oldukça rahatsızlık duymaya başlayan Unamuno, General Astroy’un zorlamasıyla rektörü olduğu üniversitede, Irkçılık Günü vesilesiyle Franco adına bir konuşma yapmak için zorlanır.

Asker ve partililer tarafından tıklım tıklım doldurulan salonda, kendinden önceki ırkçı konuşmaları dinleyen Unamuno, konuşma sırası kendine geldiğinde korkusuzca haykırıp tarihi konuşmasını yapar.

Darbecilerin “Yaşasın Ölüm” sloganlarını eleştirerek konuşmasına başlayan Unamuno, hainlikle suçlanan Katalan ve Bask halkını savunur. Daha sonra da “Burası zekânın mabedi, ben de buranın başrahibiyim. Kazanacaksınız, zira yeterince kaba kuvvetiniz var ama gerçek anlamda kazanamayacaksınız çünkü bunun için ikna edici olmanız lazım. İkna etmek için de sizde şu eksik: Akıl ve mücadelenizde haklı olmak.” diyerek tehdit ve hakaretler eşliğinde kürsüyü terk eder.

Filmin açılış sahnesinde tertemiz ve parlak bir şekilde gördüğümüz İspanya bayrağı, son sahnede bulanık bir camın ardında karşımıza çıkar. Dışarıda kar yağmakta ve hava buz gibidir, kar altında dalgalanan, yıpranmış ve yer yer sökülmüş haldeki İspanya bayrağı, üç yıl sürecek iç savaş boyunca daha çok acı çekecektir.

Filmde özellikle General Astroy’a hayat veren Eduard Fernandez’in oyunculuğu gerçekten de izlemeye değer. Savaşta bir gözü ve kolunu kaybetmiş bir askeri canlandıran oyuncu, hayattan nefret edişi, ölümü yüceltişi, acımasızlığı ve Franco’ya olan bağlılığını güçlü bir oyunculukla aktarıyor.

Cuntanın lideri Franco, korkaklığa yakın ihtiyatı, her an yanlış yapıp gücü kaybetmekten korkması, sakinliğinin yanında acımasız kişiliği ile seyirciye aktarılırken onu canlandıran Santi Prego da yine iyi bir oyunculuk çıkarmış.

Darbecilerin ülkeyi sürükledikleri karanlıkla özdeşleşen mekânlar, sık sık ön plana çıkarılarak seyirciyi boğarken Salamanca’nın tarihi sokaklarında karşımıza çıkan silahlı askerler bu baskıyı iyice artırıyor. Unamuno’nun arkadaşlarıyla yaptığı yürüyüşlerdeki güzel manzaralar bile bir süre sonra yol kenarında infaz edilmiş muhaliflerin cesetleriyle dolarken mekânın da bu acımasızlığa dahil edilmesi filmin verdiği mesaj adına ayrı bir değer kazanıyor.

Savaşın Gölgesinde, bir aydının baskı ve zulüm karşısında yaşadığı değişim ve uyanışı anlatırken gerçek aydının baskıcı yönetimler karşısında alması gereken tavrı da Unamuno’nun finalde yaptığı muhteşem konuşmasıyla bayraklaştırmış. Zaman zaman akışta yavaşlamalar yaşansa da seyredilesi, güzel bir film Savaşın Gölgesinde.

Yazıyı Unamuno’nun tarihe geçen sözleriyle bitirelim. ” Bazen sessiz kalmak yalan söylemektir. Zira bu suskunluk kabullenme olarak algılanır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *