Ömür Erdem

Kızıl mı goncalar?

Okuma süresi: 4 dakika

Geçtiğimiz haftalarda sosyal medyada önüme sıkça düşen resimler ve kısa yorumlar arasından dikkatimi çekti ‘Kızıl Goncalar’ dizisi. Meğer büyük tartışmalar yaşanmış, televizyonları denetleyen üst kurulca daha ilk bölümden itibaren gözetime tâbi tutulup üst sınırdan ceza almış. Resimlerde gördüğüm sahneler de ilgimi çekince bir bakayım dedim henüz iki bölümü çekilip yayın durdurmaya maruz kalan diziye.

Önce ismi dikkat çekiyor dizinin. ‘Gonca’ tanımlaması uygun görülmüş ülkenin iki farklı kesiminde yetişmiş 14-15 yaşlarındaki iki genç kız için. Bu goncaların uygun koşullarını bulup ‘ideal insan’ olabilirlerse nasıl bir karaktere dönüşebileceği de dizide en olumlu karakter olarak sunulan İHL öğretmeni ‘Birgül’le sembolize ediliyor. Ayrıca ‘gonca’ sözcüğünde cesaretiyle tanınan, muhafazakar mahallenin kadın hakları savunucusu Konca Kuriş göndermesi de dikkatli gözlerden kaçmıyor. ‘Kızıl’ sözcüğü de özgürlük ve hak mücadelesini çağrıştırıyor.

Sahneler ve mekanlar oldukça gerçekçi; diyaloglar ve mahalle içi konuşma tarzları sahici.  Yeşilçam’da görülen karikatür gibi tek tip karton karakterler yok. Her kesimde olabilecek iyilikler ve zaaflar bir arada sunulmuş. Oyunculuklar başarılı.

Dizinin şu ana kadar yayınlanabilen iki bölümünü seyrettim ama muhafazakar kesimden, özellikle tarikat çevrelerinden neden bu kadar tepki aldığını anlayamadım açıkçası. Neydi bu kadar ortalığı ayağa kaldıran?

Tarikatın en tabanından gelen 15 yaşındaki çok zeki bir genç kızın 28 Şubat’ın katı savunucusu marjinal bir profesöre, hem de kendi evinde, ayar vermesi mi?

Yine tarikatın tabanından gelen vicdanlı ve dürüst bir karakter olarak çizilen başrol oyuncularından Meryem’in iş yerinde usülsüzlüğe/yolsuzluğa ‘hayır!’ diyebilmesi mi? Konunun tarikat lideri ‘efendi hazretleri’ne arz edilmesi sonrası Meryem’in değil, yolsuzluk yapanın cezalandırılması mı?

Tarikat içinde yetişen ve kendini tozlu kitaplar arasında, loş kütüphanelerde yetiştiren bir gencin modern eğitim almış seküler bir doktorla Fransız filozoflarından alıntılar yaparak aynı düzlemde tartışabilmesi mi?

En ideal ve mutedil karakter olarak resmedilen İHL öğretmeni Birgül’ün tesettürlü hâliyle farklı kesimlerle diyalog kurabilmesi mi?

Sahi neydi size tam olarak ortalığı velveleye verdiren ?

Dizide muhafazakar kesimden daha çok seküler ve katı laikçi mahalleye eleştiriler yöneltiliyor. İşinden gücünden ve zihnindeki gerçekleştiremediği ideallerinden dolayı ailesini ve çocuğunu ihmal eden duygusuz bir karakter oluyor Levent. Eşiyle birlikte zamanın birinde bebek çalmış. Babası 28 Şubat’ın sembol isimlerinden biri ve onca yıla rağman marjinal görüşlerinden ödün vermemiş. Bu ailede yetişen genç kızın psikolojisi bozuk, madde kullanmaya başlıyor.. O ve diğerleri…Duygusuz ve ruhsuz karakterler olarak resmediliyor seküler kesim.

Peki buna rağmen tepki neden tarikatlardan ve muhafazakarlardan geliyor?  Daha düne kadar ‘Neden tesettürlülere, müslümanlara dizilerde yer verilmiyor?’ diye şikayet eden muhafazakarlardan…

Bu sorunun cevabını bulmak çok kolay değil, biliyorum.

Bir tarafı muhafazkarların eleştiri kültürüne uzak olmasına çıkabilir. Bir tarafı muhafazakarlığın tam da böyle bir şey olduğuna, değişmenin doğasına uygun olmadığına çıkabilir. Kimileri sinema sanatına mesafeli olmalarıyla açıklamaya kalkabilir. Siz nasıl açıklıyorsunuz bu durumu?

Sanırım başkaları tarafından nasıl görüldüklerini görmek istemiyor insanlar. ‘Beni yalnızca ben tanımlayabilirim, bizi yalnızca biz anlatırız!’ anlayışındalar. Yüzlerine bir projektör tutulmasından kaçıyorlar. Bir ayna tutulursa bütün olumlu tarafların yanında bir kısım lekelerin da ortaya çıkmasından korkuyorlar. Yüzleşmek istemiyorlar bu lekeli taraflarıyla. Dış dünya tarafından nasıl algılandıkları ile ilgilenmiyorlar belki de. Ne de olsa ‘efendi hazretleri’ en iyisini bilir ve her şeyi düşünür! Henüz odasına kameraların girmeye cesaret edemediği ama en doğru kararları verdiği konusunda kimsenin şüphe duymadığı ‘efendi hazretleri’…

Oysa insan bir bütün değil mi? Vicdanıyla, aklıyla, zaaflarıyla, hatalarıyla, dünüyle ve bugünüyle…Güzelliğiyle ve lekeli yanlarıyla… Yalnızca iyi taraflarımız, olumlu yönlerimizi görünür hale getirmek bir çeşit nifak olmaz mı? Hele aynı kuralların geçerli olduğu bir ülkede çok daha geniş bir toplulukla bir arada yaşıyorsak… Gerçeklikten kopmuş olmaz mıyız bu durumda? Hangisi yanlış, hangisi gerçek değil bu filmde ışık tutulanların? Esnafın usülsüzlük yapması mı?… Kız çocuklarını okutmayan mahallelerin varlığı mı?… Tarikat liderine saygı ile onu kutsama arasındaki farkı anlamayan müridler mi? Tarikatların devlet içinde etkinliklerinin bulunması mı? Peki, ama hepimiz kendi yankı odalarımızda konuşursak birbirimizin sesini nasıl duyacağız?

Yazı, dizinin sembollerle başarıyla mesaj veren, şimdilik en önemli sahnesinden bahsetmezsek eksik kalır: Goncalardan biri, tarikatın tabanından gelen Zeynep, hasta yatağında yatan profesörün odasındaki tahtanın başına geçerek bir denklem kurar. Bir mantık önermesi ile kız çocuklarının okula gönderilmesini doğru bulmayan ‘efendi hazaretleri’ ile okumak isteyen tesettürlü kızları okula kabul etmeyen profesörün denk olduğu sonucuna ulaşır ve mesajını verir: ‘Olan hep kızlara oluyor? Ne farkınız var? Aynısınız?’

Yoksa tarikatı ve muhafazakar camiayı kızdıran bu denklem miydi?  

Peki bu denklem ve bu atmosferin orta yerinde kızıl goncalar gül olmayı başarabilir mi?

Kızıl mı gerçekten goncalar?

3 thoughts on “Kızıl mı goncalar?

  • Hasan

    “Bir mantık önermesi ile kız çocuklarının okula gönderilmesini doğru bulmayan ‘efendi hazaretleri’ ile okumak isteyen tesettürlü kızları okula kabul etmeyen profesörün denk olduğu sonucuna ulaşır ve mesajını verir: ‘Olan hep kızlara oluyor? Ne farkınız var? Aynısınız?’ ” Elinize sağlık.

    Yanıtla
  • yusuf

    Diziye karşı yükselen tepkinin sosyolojisini ya da psikolojisini sağlam irdeleyen bir yazı olmuş, ben beğendim. Gündemdeki olayların fikir bazlı eleştirileri çok kıymetli. Ömür Beyin kalemine sağlık 🙏

    Yanıtla
  • Arzu

    Diziye yöneltilen tepkileri ve yayından kaldırılmasına sebep olabilecek etkenleri toplumsal yapının özellikleriyle bağdaştırarak inceleyen, irdeleyen güzel bir yazı. Teşekkürler!

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *