Niyazi Sanlı

Peygamber Paradoksu

Okuma süresi: 2 dakika

“Ey kavmim…

Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin… Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvın. Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın.

Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını, Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına.

Tanrı’ya yakarır ama firavunlara taparsın. Musa (a.s) Kızıldeniz’i açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.” (Ahmet Altan)

Peygamberler yeryüzüne gelmiş en büyük devrimciler ve yenilikçilerdir. Çünkü kurulu düzene, statükoya, eskiye, yanlışlara canları pahasına karşı çıkmışlar ve onları yerle bir edip yeni bir düzen kurmuşlardır.

Peygamberler; halkların dünya ve ahiret saadeti için hayatlarını topluma adamış, dünyevi hazlardan vazgeçmiş, bütün riskleri almış rol model insanlardır.

Bütün toplumlar, çoğunluğu itibarıyla yeniliklere karşı çıkarlar, çünkü yeni ve daha iyi bir şey elde etmek için konfor alanından çıkmak ve risk almak gerekir.

Rabbimiz Kitab’ın birçok ayetinde çoğunluğu yermiş, çoğunluğun müşrik olduğunu (30/Rûm, 42), saptıklarını (37/Saffât, 71), onlara uyanları saptırdıklarını (6/En’âm, 116), akletmediklerini (5/Mâide, 103), cahil olduklarını (6/En’âm, 111), şükretmediklerini (2/Bakara, 243), imana yanaşmadıklarını (13/Ra’d, 1), fasıklığı seçtiklerini (3/Âl-i İmran, 110), haktan hoşlanmadıklarını (23/Mü’minûn, 70)… belirtmiştir. Buna karşılık, peygamberlerin davetine icabet edenlerin azınlıkta kalanlar olduğunu defaatle vurgulamıştır. (2/Bakara, 249; 10/Yûnus, 83; 11/Hûd, 40; 38/Sâd, 24)

 “Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde, “Hayır, atalarımızdan gördüğümüze uyarız” dediler. Ya atalarının aklı bir şeye ermemiş, doğru yolu bulamamışlarsa!” (Bakara 170) ayeti insanların konfor alanını terk etmekte ne kadar zorlandıklarını gösterir.

İnsanlığın en büyük paradokslarından biri kurtarıcılarını taşlaması, öldürmesi, hapse atması veya sürgüne göndermesidir. İnsanlık tarihi boyunca; peygamberler, filozoflar, yazarlar, entellektüeller, kanaat önderleri; kısaca ileriyi, doğru ve yanlışı gören insanlar; toplumları düştüğü bataktan çıkarmaya, gerçekleri anlatmaya çalışmış ama halklar onları düşman bellemişler ve taşlamışlardır.

Yeryüzünde halklara iyilik yapabilmek için ölümü göze almak gerekir. Kötülük yapmak için sadece kötü olmak yeterlidir ve el üstünde tutulursun.

Taşlanan, hor görülen, öldürülen büyük insanlar ölümünden yıllar belki yüzyıllar sonra anlaşılmışlar, toplumlar yaptıklarına pişman olmuşlar ve zulmettikleri insanlardan, onlar hakkında kitap yazarak, heykelini dikerek özür dilemişlerdir ne var ki pişman oldukları dönemde toplumlarında beraber yaşadıkları yol gösterici filozof, yazar, gazeteci veya bir insan topluluğuna zulmetmeye devam etmişlerdir.

Bu bir kısır döngüdür. Almanca’da buna “Teufelskreis” denir. Kelime tercümesi yaparsak Teufel (şeytan) Kreis (daire, alan, bölge) anlamına gelir. Ben kendi çevirimle ve yorumumla şeytanın çevrelediği bir alan veya şeytan dairesi diyebilirim.

Bir hastayı tedavi etmek için o insanın hasta olduğunu ve tedaviyi kabul etmesi gerekir; aksi takdirde kendisini öldüreceğimizi zannettiğinde bize saldırabilir.

Büyüklüğün ölçülerinden biridir belki de sonunda ölüm de olsa insanlara doğruyu söylemek…

2 thoughts on “Peygamber Paradoksu

  • Hadi

    Hocam çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık.

    Yanıtla
  • Hasan

    Kalabalıklar güce ve imaja koşmuş hep. Bu da bir maddeciliktir aslında.

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *