Komşu
İyi günler sayın savcım, kolay gelsin! İyisinizdir inşaallah. Kâtip arkadaş da söyledi, bir sürü işiniz gücünüz arasında konuşmayı kabul ettiniz. Çok sağ olun. Ben Çankırı ili Çerkeş ilçesi nüfusuna kayıtlı Doğan Yeşilyurt. Askerliğimi Balıkesir Mühimmat Okulu’nda çavuş olarak bitirdim sayın savcım. Aslında onbaşıydım ama bölük komutanımız sağ olsun, arabasını çok iyi yıkadığım için çavuşluğa terfi ettirdi. Tekel bayisi işletiyorum, adresimi, telefon numaramı kâtip arkadaş da yazmıştı. Pardon sayın savcım, kusura bakmayın, uzattım; çok yüksek müsaadelerinizle bir konuyu arz etmek istedim. Televizyonda görünce aklım başıma geldi sayın savcım. Benim dükkânda televizyon hep açıktır, haberleri hep izlerim sayın savcım. Devlet büyüklerimizin konuşmalarını dinledikçe duramadım, hani, nasıl desem, biraz da korktum, hemen size gelmeye karar verdim. Hayat memat meselesi sayın savcım. Polis imdat hattını arasam vereceğim bilgilerin yerine ulaşıp ulaşmayacağını bilemem. Polis arkadaşlar da insan sonuçta, unutabilirler, sonra ne bileyim savsaklayabilirler. Devir pek kötü sayın savcım, kimin eli kimin cebinde değil, hem adım duyulsun da istemem. Üç çocuğum var, ellerinizden öperler, başıma bir iş gelirse kim bakar onlara! Ben de hanım da sağlığınıza duacıyız. Sadece sizin değil sayın savcım, bütün devlet büyüklerimizin sağlığına duacıyız. Ben devletine gönülden bağlı bir vatandaşım. Elimdeki bu çok önemli bilgilerin doğrudan ilgili makamlara yani sizlere ulaşmasını istedim. İlgisiz makamlara ulaşırsa gereği yapılamaz sayın savcım. Siz devletimizin çok yetkili bir savcısısınız. Sizlere güvenimiz sonsuz. Tamam sayın savcım, kısa kesiyorum.
Size ülkemizin bekasına kasteden önemli örgütün bir üyesi hakkında çok değerli ve çok gizli bilgiler vermek istiyorum. Doğrudan gözlerimle gördüm, bu kulaklarımla işittim. Yeminle söylüyorum, bende hiç boş laf olmaz. Çarşıda herkes tanır beni. Diğer esnaf arkadaşlara da sorabilirsiniz. Tabii, hemen anlatıyorum sayın savcım. Bu örgütte üst düzey görevleri olan bir kişiyi tanıyorum. Nerede oturduğunu, kimlerle düşüp kalktığını çok iyi biliyorum hatta inanın, ne kadar maaş aldığına, evine ne zaman girip çıktığına, ne yeyip içtiğine kadar biliyorum. Hayır sayın savcım, siz daha iyi bilirsiniz elbette, görmüş geçirmiş bir devlet adamına benziyorsunuz, ben bu kişinin suçlarını, eylemlerini de çok iyi biliyorum. Müsaade ederseniz baştan anlatayım sayın savcım. Bu kişi herkes gibi işinde gücünde, hatta camiye gidip gelen normal bir vatandaş gibi görünüyor. Evet savcım, çok programlı lisede öğretmenlik yapıyor. Ben gündüzleri geç uyanırım sayın savcım, belki bilirsiniz, tekel bayisi erken kapanırsa müşterimiz kaçar, sonra bazen dükkânı kapatınca arkadaşlarla bir iki tek atmaya gittiğimiz de olur. Aman sayın savcım yanlış anlaşılmasın, alkollü direksiyona geçmem ben. Kışın benim amca oğlu Duran’la iki kafadar Fidanlık tarafına gitmişlerdi. Gelirken arabayı vurmuşlar, yol buzluydu, kaydırdık falan dediler ama ben bildim, benim amcaoğlu sarhoş haliyle geçmiş direksiyona. İlkokulun duvarına öylece bindirmiş tabii. Çok söylerim sayın savcım ama dinlemez. Kafa güzel olunca araba sürülmez. Biz her gidişimizde içimizden biri nöbete kalır, pek içmez; ona sürdürürüz arabayı. Neme lazım, başımıza bir iş gelmesin. Çok özür dilerim sayın savcım, ben kurallara saygılı bir vatandaşım, onu anlatmak istedim. Geç yatınca sabah da mecburen geç kalkarım sayın savcım. Sabahları bizim hanım bakar çocuklara. Kahvaltısıydı, beslenmesiydi; haliyle zor iş. Tamam uzatmayacağım sayın savcım, çocuklar sabah okula giderlerken ilgili şahısla hep karşılaşıyorlarmış. Hep selam verirmiş bizimkilere, hatta birkaç defa yağmur yağıyor diye arabasıyla da okullarına götürmüş benim çocukları. Hoşuma gitmedi değil sayın savcım, siz affedin beni. Aynı okulda değiller efendim, benimkiler ellerinizden öper, ilkokuldalar daha. Derslerine falan hanım bakar. Ben hep dükkânda çalışırım. Sonra bu kişi, bir iki defa ders de çalıştırmış bizimkilere. Yazılısı varmış bizim çocukların. Hanım söyledi. İnanın benim sonradan haberim oldu sayın savcım. Bilirim, bizimkilerin okumakta pek gözü yok. Hatuna açık açık anlattım, zaten bir daha da ders yapmamışlar.
Sayın savcım, bu şahısla ben de tanışırım tabii. Aynı apartmandayız, arada bir karşılaşırız. Bir gün beni evine davet etti sayın savcım. Doğan Bey, şunca zamandır komşuyuz, gelin bir çay içelim, dedi. İnanın o zaman hiç uyanamadım sayın savcım, normal bir çay davetiydi. İşten güçten, bir yere gitmeye hiç vakit bulamam, hanım da hep söylenir durur, el içine çıkmıyoruz diye. Ben nasıl el içine çıkayım sayın savcım, müşterimiz akşamcıdır bizim. Ben sağa sola; oturmaya, tatile gidersem dükkâna kim bakar? Hanım anlamaz bir türlü. Kusura kalmayın sayın savcım, o gün nasıl olduysa boş bulundum, olur dedim. Çocukları falan okula götürdü diye altta kalmamak için dükkândan iki buçukluk kola alıp gittim sayın savcım. Başka bir şey götürmedim, inanın. Benden başka üç kişi daha vardı sayın savcım, ikisi lisede öğretmenmiş, bir de caminin hocası vardı. Hocayı mahalleden bilirim, diğer kişileri görsem tanırım. Çay içtik, ayıptır söylemesi pasta börek yedik, bir de biraz kitap okudular, yani bu kişi okudu, öbürleri dinlediler. Ben okumadım inanın, zaten liseyi gecikmeli bitirdim, öteden beri bir şey okuyamam ben. Şimdi anlıyorum sayın savcım, gizli bir toplantı olduğunu. İnanın, bilseydim gitmezdim. Yok sayın savcım, kafam almaz benim öyle işleri ama dinî bir kitaptan okudular galiba. Ben ayıp olmasın diye ses etmeden oturdum, herkes dağılınca ben de çıkıp dükkâna gittim. Konuşulanlar, inanın, pek aklımda kalmadı savcım. Bir de geçen bayramda bu şahsın evine gittim sayın savcım, inanın benim kadın çok zorladı. Birinci gün evde oturuyoruz, benim bacanaklar yeni kalkmışlardı, kapı çaldı, benim hatun açtı, bu kişinin yani evet, öğretmenin hanımı baklava getirmiş. Ben çok şaşırdım, bu devirde kimse kimseye günahını bile vermez. Geçen ay amcamın oğlu Duran’dan borç istemiştim mesela, bilirim kirli çıkıdır ama arabayı yeni tamire verdim, çok masraf çıktı, dedi, birkaç kuruşu çok gördü bana. Çok huylandım tabii, Duran’dan değil sayın savcım, öğretmenin hanımından. Eniştem beni niye öptü diye meraklandım da. Çocuklar baklavayı görünce geri çeviremedik tabii. Ama altta kalmamak lazım, hanım da üsteledi, aynı günün akşamı biz de onlara gittik. Bayramda bir gün çalışmam ben sayın savcım, onda da misafirliğe gitmek istemedim ama inanın mecbur kaldım. Evin bir odası kitaplarla doluydu sayın savcım, adam yememiş, içmemiş kitaba yatırmış parayı. Ne tür kitaplar mı? Hiç bilemedim sayın savcım, kalını, incesi, boy boy kitaplar vardı. Birini hatırlıyorum, tekelin tarihi yazıyordu büyük harflerle, meraklandım hemen, bizim dükkânlarla ilgili sandım meğer küçük harflerle din ve siyaset de yazıyormuş sayın savcım. Siyaset deyince biraz işkillendim tabii, zararlı bir kitap olabilir diye düşünüyorum, burasını özellikle kayda geçirmenizi rica ederim sayın savcım. Siyaset bizim neyimize, gerekirse siyaseti de devlet büyüklerimiz yapar. Geç de olsa anladım efendim, böyle çok okuyan adam pek tekin olmaz zaten. Bu kadar efendim, başkaca evine girip çıkmışlığım yoktur.
Sayın savcım, bir de bu şahsın çalıştığı okulda da birtakım sıradışı faaliyetlerde bulunduğunu işittim. Sıradışı işler yasadışı da olabilir sayın savcım. Bizim Rıfkı anlattı, orman işletmesinde çalışır kendisi, arada sırada benim dükkâna da uğrar; rakısını, kuruyemişini alır. İyi bir arkadaştır, liseden tanışırız. Oğlu lisede okuyor, biraz haylazdır kerata. Bu öğretmen, bir gün Rıfkı’nın evine gelmiş sayın savcım, düşünebiliyor musunuz? Biz öğretmen görünce yolumuzu korkudan yolumuzu değiştirirdik, bu kalkmış, okuldaki çocuğun evine gelmiş. Rıfkı bir şey diyememiş tabii, öğretmene ne desin! Rıfkı hepsini anlatmadı savcım ama öğretmen Rıfkı’nın oğluyla ilgili konuşmuş, derslerini sormuş oğlanın, takip et, demiş. Rıfkı’nın dört çocuğu var, bilmez mi çocuk büyütmeyi! Bana nasihat etse, sen işine bak öğretmen, derim. O kadar horantanın kursağı nasıl doyuyor, öğretmen ne bilsin! Ben gece yarılarına kadar nöbet bekler gibi dükkân bekliyorum, çocukların yüzünü gördüğüm mü var! Öğretmen dersini anlatsın, maaşına baksın! Çok özür dilerim sayın savcım, öyle demek istemedim; askerimizin, polisimizin nöbeti kutsaldır. Tabii, yine boşboğazlığım tuttu kusura bakmayın! Gerekirse Rıfkı’nın bilgilerini de vereyim sayın savcım, tanık olarak kendisi çağırabilirsiniz.
Şahsın asıl tehlikeli eylemini şimdi diyeceğim savcım. Bir gün bu öğretmen benim dükkâna geldi. Bizim her müşteriye kapımız açıktır. Ama camiye gidip gelen adam pek uğramaz bizim mekâna. Şaşırmadım, dersem yalan olur. Hâl hatır sordu. İşler nasıl gidiyor komşu, dedi. Zaten, nasıl desem bilemiyorum sayın savcım, saklamak istemem, pek beyefendi tavırları var öteden beri. Öyle laflarken gözü televizyona ilişti. Haberler açıktı sayın savcım, yine bir devlet büyüğümüz konuşuyordu. Bu öğretmen, söylenenlere inanmıyor gibi başını salladı, ben insan sarrafıyım savcım, hemen anladım tabii, ne iş komşu, dedim. Ses etmedi ama ben üsteleyince ağzından baklayı çıkardı, söze değil icraate bakmak lazım, dedi. Evet sayın savcım, aynen böyle söyledi. Kosokoca bakanın ne yalan borcu olur hoca, dedim. İnanın, hiç geri adım atmadı sayın savcım. Özü sözü bir devlet adamlarına ihtiyaç var, dedi. Bir şeyler daha söyledi ama sayın savcım, açıkça devlet büyüklerimize yalancı demek istedi. Baktım iş ciddi, ben kısa kestim sayın savcım. Neme lazım, okumuş adam, tutar bir sürü laf anlatır, sonra aklımı çeliverir, ağzımdan bir yanlış laf çıkar diye korktum.
İşte böyle sayın savcım, haberleri seyredince size gelmeye karar verdim. Meğer adam, çay davetlerini, bayram ziyaretlerini hep böyle zararlı fikirleri yaymak için kullanıyormuş sayın savcım. O kadar kitabı okuması da boşuna değilmiş. Kim bilir, okuldaki çocuklara neler anlatmıştır! Sayın savcım siz gereğini düşünürsünüz elbette. Bana bir şey olmaz değil mi savcım, hani evine gittim falan diye! Aman diyeyim sayın savcım, çoluk çocuk var evde, ellerinizden öperler. Ben adresimi, telefon numaramı memur arkadaşa yazdırdım. Ne zaman emredersiniz gelirim sayın savcım, sizi de dükkâna beklerim sayın savcım, her zaman taze kuruyemişim vardır. Adliyedeki arkadaşlara da kapım açık sayın savcım, selamınızı söylemeleri kâfi. Başüstüne sayın savcım, tabii, hemen çıkıyorum saygılar efendim.