M. Said Acar

Pınarın Gözü

Okuma süresi: 2 dakika

Hayli zamandır zihnimde ’çeşm, çeşme, göz, göze” sözcüklerinin çağrışımları dönüp duruyor.

“Çeşm” sözcüğü Fars dilindeki “göz” anlamıyla Türkçeye geçmiş. Türkçede Fars şiirinin de etkisi altında çeşm sözcüğüyle türlü türlü tamlamalar kullanılmış. Sözgelimi çeşm-i âhû dendiğinde ahu yani ceylan gözü kastedilmiş. Çeşm-i eşk-feşân, gözyaşı saçan göz demek. Çeşm-i fettân ise fitneye yol açacak kadar etkileyici ya da güzel göz anlamına geliyor. Fettân sözcüğü ayrıca bir bahis konusu çünkü fettan gözün aşkla malûl her sinede başka başka tedaileri olsa gerek. Çeşm-i nergîs de nergis göz demek. Bâkî’nin enfes bahçe dekoru içinde nergis gözü görmek mümkün. Şair “Kad serv ü çeşm nergis-i şehla, izâr gül” derken servi boylu, gözü şehlâ nergis, yanağı gül gibi bir sevgiliyi tasvir eder. Elbette bu mısrada nergis çiçeğinin mitolojik öyküsüne de bir gönderme sezilmiyor değil.

“Gül-be-çeşm” terkibi ise bambaşka bir anlama geliyor. Birebir çevirmek istersek güllü göz, gözde gül gibi tuhaf karşılanabilecek bu ifade, ak düşmüş göze karşılık geliyor. “Ne hoş güller düşüpdür çeşmime gülzârdan sensiz” diyen şairin sözünden göze gül düşmesinin ne anlama geldiğini görmek mümkün.

Çeşm sözcüğüyle yapılan yine zarif bir tamlama da “çeşm-i bülbül” tamlaması. Bülbül gözüne benzeyen desenleri nakşedildiği için bu adla anılan ve pek yüksek fiyatlarla piyasaya arz edilen cam işleri hâlâ vitrinleri süslemekte.

Türkçedeki çeşme sözcüğünün de Farsçadan geldiği ilim erbabı arasında genel bir kabul. Su çıkan kaynaklara çeşm denilmiş, zamanla suyun akıtıldığı küçük yapılara da çeşme adı verilmiş. Çeşme, bir kaynaktan gelip bir haznede toplanan veya borularla getirilen suların, muslukla akıtılması için yapılmış küçük yapı anlamına geliyor.

Çeşme sözcüğü de şairlerin ilgisini haylice çekmiş olmalı ki bu sözcükle birçok terkip, sonra imgeler kurulmuş. Çok yaygın olan “çeşme-i âb-ı hayât” Indiana Jones’un dahi peşinden koştuğu, ölümsüz hayatı sunacak olan çeşme anlamına gelen bir tamlama.

Çeşme-i kevser ifadesi kolaylıkla da anlaşılabileceği Kevser havuzunu anlatıyor. Yanık şair Fuzûlî, meşhur kasidesinde “çeşm-i vasl” derken yine mahşer gününde susuzlara şefaat ihsan edecek olan rahmet çeşmesine sesleniyor.

Çeşme sözcüğü Türkçede pınar, göze, bulak sözcükleriyle de birlikte kullanılmış. Pınar, yerden kaynayarak çıkan su demek. Göz, göze veya gözek sözcükleri de suyun kaynayıp çıktığı yeri anlatmak için kullanılıyor. Çeşm ve göz arasındaki anlam birliği çeşme sözcüğünün yaygın biçimde kullanılmasını kolaylaştırmış.

Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’nun bana göre harikulâde biçimde seslendirdiği bir türküde -Sivas türküsü olmalı- bir dize var. Âşık sevgilisini methediyor:  “Yüce dağ başında pınar gözüsün…”  Zihnimde dönüp duran çağrışımlar bu mısraın gözelerinden kaynayıp çıkıyor. Dağ başında bir pınar gözü. İnsanoğluna aczini hissettiren ulu bir dağın sarp yamaçlarını tırmandıktan sonra rastlanan, bir kayanın koynundan kaynayan duru, berrak, katıksız bir pınar. Kudretten süzülürken hiç el değmemiş, tertemiz…

Muhayyel ya da gerçek, sevgiliyi böyle zarifçe tasavvur edebilmek için de arı duru kaynaklardan, pınarlardan, gözelerden süzülmüş olmak gerekiyor galiba.

İnternetteki arama motorlarına yukarıdaki başlığı yazıp sonuçlar arasında bu yazıyla karşılaşan kahir ekseriyetin derin bir hayal kırıklığı yaşayacağını tahmin ediyorum. Ben Gülten Akın gibi söyleyeceğim: “Ah, kimselerin vakti yok/Durup ince şeyleri anlamaya”.

2 thoughts on “Pınarın Gözü

  • Hasan

    Çeşme, pınar, göze… Zihne hep güzel şeyler doluyor. Bir serinlik ve ferahlık gibi.

    Yanıtla
  • yusuf

    said acar bizi alıp pınarın gözüne götürdü, kelimeler arasında gezinmek güzel, teşekkürler 🙏

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *