Mervâ Babacan

Şimdi Sıra Bizde

Okuma süresi: 2 dakika

Bir ayrılık hikâyesi anlatacağım bugün size.

Ayrılık…

Bir yerden bir yere göç…

Tamamlanamayan, eksikleri eksik olarak kalan bir göç… 

Evin bahçesindeki kalabalık, sessiz ama uğultulu, bahçe kapısının açılmasını bekliyor. 

Gözler kırmızı, bir o yana, bir bahçenin ortasındaki akasya ağacının altında oturan gencecik anneye bakıyor. 

Ellerini kucağında birleştirmiş. 

Bakışı aynı yerde sabit. 

Ne düşündüğü belli olmuyor. 

Düşünüyor mu yoksa kafası ona oyun mu oynuyor bilen yok. 

Acıyarak bakıyor herkes. 

Ağlayarak, dövünerek, kendince ağıtlar yakarak. 

Annede ses yok. 

Gözleri yorgunluğunu ve uykusuzluğunu ele veriyor ama. 

O da bekliyor kapıya gelecek olanı. 

Bekliyor fakat başını hiç eğmiyor. 

Gözünden kim bilir kaç gece dökülen yaşlar bugün anneye uğramıyor. 

Anne de istemiyor belli ki. 

Teslimiyet…

Metanet…

Annede vücut buluyorlar. 

Az bir zaman sonra kapıya yeşil bir araç yaklaşıyor, kalabalık artıyor. 

Ağlaşmaların, feryatların sesi yükseliyor. 

Herkes ayağa kalkıp bahçe kapısına yönelirken küçük bir kalabalık anneye meylediyor, koluna girip bahçe kapısına götürmek istiyor. 

Anneyi teselli etmek isteyenlerin hiç biri kendini teselli edemiyor. 

Anne kendisine uzanan kolları reddediyor. 

Başını hayır anlamında sallayıp oturduğu sandalyeden kalkıyor. 

Tek başına.

Dimdik.

Aslında bacaklarının onu taşımak için nasıl zorlandığını kimse bilmiyor. 

Dün gece söz verdi şimdi kapıda olana. 

“Sen merak etme” dedi. 

“Gözün arkada kalmasın. Kardeşlerin önce Allah’a sonra bana emanet. Baban gelecek inşaallah. Bir gün buluşacağız.” 

On yedi yaşında, tabir yerindeyse ömrünün baharında bir genç. 

Dünyaya geldi geleli eksik, tamamlanmayı bekleyen. 

Ve son bir kaç yıldır o eksikliği yetmiyormuş gibi babası da kendisinden eksiltilen. 

Babasının yokluğunda eve baba olmaya çalışan fakat eksikliği kendini daha çok hissettiren…

İşte o genç şimdi kapıda bekleyen. 

Hiç bir eksikliğini tamamlayamadan göç eden. 

Baba gelemedi, kalbi onu daha fazla taşıyamadı. 

Hissedince kötü olduğunu, son kez görmek istedi babasını. 

Kapılar açılmadı, kimse halinden anlamadı. 

Ne şikâyet etti ne ah vah. 

Ağladı annesine göstermeden. 

Ona yetmeyen kalbi öyle büyüktü ki başlarına geleni yalnızca “imtihan” kabul etti. 

Yine de özledim demekten kendini alamadı “özledim anne”. 

“Göremezsem eğer..” diye başlayan bir cümle kuracaktı ki anne onu durdurdu. 

“Göreceksin” dedi. 

“Göreceğiz”. 

Olmadı. 

Gözleri görmeye da bakmaya da kapandı ondan sonra. 

Bahçe kapısına gelen o genç, soğuk bir tabutun içinde sessizce yatıyordu. 

Kadınlar bağrışmaya başlamış, çocuklar korku dolu gözlerle bakıyorlardı. 

Tabut omuzlar üstünde gelip bahçedeki eski masanın üstüne kondu. 

Kapağı açılınca uğultu arttı, herkes anneye baktı. 

Anne eğilip ilk göz ağrısını sessiz bir ağıtla öptü, son kez kokladı. 

Gözünden iki damla yaş süzüldü. 

Babaanne feryat etmeye başlayacaktı ki anne onu durdurdu. 

“O vazifesini tamamladı” dedi sessizce. 

“Şimdi sıra bizde”. 

28 thoughts on “Şimdi Sıra Bizde

  • Hll

    Bizi gömmeyi denediler fakat bizim tohum olduğumuzu unutmuşlardı
    Meksika atasözü
    Toprağa düşen bu genç fidanlar dünya yida ukbayida yeşertecekler…

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *