Yusuf Ünal

Ah Neyleyim Gönül Senin Elinden

Okuma süresi: 3 dakika

“Gönül”, Türkçenin en güzel kelimelerinden biri olmalıdır. Onun üstüne ne türküler söylenmiş ne şiirler yazılmıştır. Kelimeler arasında nasıl bir cazibesi varsa artık, yanına yaklaşıp onunla anılmak isteyen çok kelime olmuş. O da yaklaşanı itmemiş, geleni kovmamış. Gönül dili, gönül kuşu, gönül sultanı, gönül tahtı, gönül teli, gönül sızısı, gönül derdi, gönül işi, gönül meselesi, gönül ilişkisi, gönül atlası, gönül insanı, gönül dağı.. bu yakınlaşmalardan doğmuş. Bunlar yine edepli olup sırasını bilenler. Bir de işi yüzsüzlüğe vurup kendini gönlün önüne geçiren, üstelik ona hakaret bildiren kelimeler var. Deli gönül, divane gönül, aptal gönül, sersem gönül…

Ancak bizim bu Gönül’ün ayırt edici bir özelliği vardır; semtine uğrayan güzelleşir, onun kokusuna bürünür. Onu öldürmeye gelen onunla dirilir. O gönül koymaz, belki gönül verir. Ona kara çalmak isteyen onunla aklanır. Örneğin, ‘alçak’ kelimesine bakınız. Nasıl olmuşsa olmuş, Gönül’ün gönlünü çalmış ve onunla izdivaç yapmış. Gönül onun serseriliğinden, şunundan bunundan şikâyet edeceğine, onu avucuna almış ve kendisine benzetmiş. Bu evlilikten, ‘alçakgönüllü’ adında Türkçenin en güzel kelimelerinden biri doğmuş.

504 2

İşte bu alçakgönüllülük, insanlık tarihi boyunca dünyalıların belki de en önem verdiği erdem olmuş. Öyle ki herkes, kendisinde olmasa bile başkasında onu görmek istemiş. İstemiş ama onu elde etmek güçtür. O, doğrudan Allah vergisi değildir bir kere, kimseye doğuştan verilmez. Hudayinabit gibi kendiliğinden yerden bitmez, elma gibi gökten düşmez. Maalesef genetik olarak da aktarılamıyor.

Alçakgönüllülük erdemini; kişinin bizzat çalışarak, bile isteye elde etmesi gerekiyor. Üstelik o bir başına elde edilemiyor. Çünkü yalnız yaşamayı sevmiyor. Sevmemekten ziyade, o şekilde hayatını sürdüremiyor. Onun kendine has bir ekosistemi var. İkamet edeceği yerde dürüstlük, yardımseverlik, anlayışlılık, insaflılık, haddini bilirlik gibi komşuların mutlaka olması lazım. Bunlardan biri bile olmasa o, ya ölüyor ya başka mahalleye göçüyor.

Alçakgönüllülüğün en bariz özelliklerinden biri nasihat edilebilir olması, ders ve ibret almaktan yüksünmemesidir. O, kendini naza çekmez. Bilakis sevecen, girişken ve dost canlısıdır. Mıknatıs gibidir; bütün güzel huyları çevresinde toplar, kötü huyları uzaklaştırır. Kötü huylar onunla komşu olmak istiyorlarsa dönüşmeyi kabul etmelidirler. Başka türlü semtine yaklaşamazlar. Kaba, acımasız, hileci, kendini beğenmiş onunla nasıl komşuluk edebilir!

Boynu büküklük zaman zaman onunla karıştırılır. Oysa içlerinde bazı harflerin aynı olmasından başka alâkaları yoktur. Boynu büküklük; zayıf, düşmüş kimsenin halidir. Alçakgönüllülük ise en güçlülerde de olan, aslında en çok onlara yakışan bir haslettir.

TevazuEsittirDegerVermek 1

Onun en hoşlanmadığı şey kibirlilik/kendini beğenmişliktir. Çünkü kendini beğenmek, haddini yani sınırlarını bilmemek demektir. Haddini bilmemekse galiba, bütün erdemsizliklerin başıdır. Sınırları kaldırmak, hudutlara riayet etmemek modern çağın feci yan tesirlerinden biri olmalıdır. İşin uzmanları, kişinin sınırlarını keşfetmekle birey olduğunu, şahsiyet kazandığını haber veriyorlar. Tersinden bir okuyuşla sınırlarını bilmeyenler şahsiyetlerini kazanamamışlardır.

Sözünü edeceğimiz kişiler ne kadar alçakgönüllüdür bilinmez ama Montaigne’nin anlattığına göre, Büyük İskender’i çevresindekiler Zeus’un oğlu olduğuna inandırmışlar. İskender bir gün yarasından kan aktığını görünce dalkavuklarına dönüp; Buna ne diyeceksiniz bakalım? Kıpkızıl, mis gibi insan kanı değil mi bu? demiş. Haddini bilmek için bir yerinin kanamasını beklemek tuhaf tabi! Bir de Hermedoros, Antigonos’u öven şiirlerinde ona, “Güneşin Oğlu” diyormuş. Tuvalet diye bir şeyden henüz haberi olmayan Antigonos ise; Oturağımı döken adam benim güneşin oğlu olmadığımı çok iyi bilir demiş.

İnsanlık tarihi boyunca Doğu’da da Batı’da da bu böyle olmuş diyebiliriz; şeyh uçmamış, mürit uçurmuş. Erdemli insan; kendini bilen, dalkavukların ve müritlerin gazına gelmeyen insandır. O, yergiler karşısında da öfkeye ya da karamsarlığa kapılmaz. Çünkü kendisinin farkındadır, sınırlarını bilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *