Hasan Çağlayan

Adından Geçen Irmaklar

Okuma süresi: 2 dakika

İki nehrin kavuşması, iki kalbin ya da seven iki elin kavuşması gibidir aslında.  İşte bunlardan Wetter ve Nidda, evimin hemen yakınında sessizce birbirine kavuşuyor. Zihnimde imgeler çoğaltıyor bu. Wetter, mesela, bu kavuşmayla birlikte doğal olarak ismini terk ediyor ve Nidda oluyor. Nidda güçleniyor; daha ağırbaşlı akmaya başlıyor. Bakıyorum, bir müddet sonra o da Nidder‘e katılıyor ve adını terk ediyor…

Daha böyle onlarca küçük nehir, başka başka yerlerde dev Main‘a katılarak onu büyütüyor. Fakat, bu sefer de sıra Main’a geliyor. O da, bütün görkemiyle akıp giderken devasa Ren‘e karışıyor. Ve elbette, dünyadan göçer gibi adından geçiyor. Bu yönden bakınca tasavvufî bir çağrışım uyandırıyor ırmaklar. Benliğini terk etmeyi öğretiyor insana.

Sonra Ren, Alplerden aldığı buz gibi kar sularını bütün ırmaklara kata kata, “başını taştan taşa vura vura” denize doğru yürüyor. Böyle düşününce sarsılıyor insan. Söylememe gerek var mı bilmiyorum; ama, üzerinde koca gemiler dolaşan bu devasa ırmak da çok geçmeden Kuzey Denizi‘yle bütünleşiyor. Deniz büyüyor onunla; dalgalanıyor, köpürüyor, gökyüzüne bulutlar gönderiyor. Bulutlar rengârenk tablolara, yağmura ve kara dönüşüyor. Yeni bir döngü başlıyor sonra.

Ama farklı bir pencereden bakınca, böylesi bir bütünleşmenin nehirle değil, suyla ilgili olduğu anlaşılıyor; çünkü geriye gittikçe bütün nehirler, bütün pınarlar ve dağlar, adıyla sanıyla yaşamayı sürdürüyor. Irmakların bu hâli, göçmenleri akla getiriyor. Onlar kendi sesleri, kendi renkleri ve suretleriyle bir denizin bünyesinde toplanıyor. Ama biz insanız, birlikte anlamlıyız diyor her biri. Evet, dört unsurdan mürekkep insan su değildir. Biri olmadan, o geniş anlam eksiliyor.

Şöyle bir bakınca, nehirleri besleyen sular dağ meyveleri. Dağları, enginleri kuşatan yağmur ve kar gök çocukları. Açıktır ki o büyük merhametin armağanı bunlar. Gökyüzünden yeryüzüne inen sevinç gözyaşları. Ya da bir ermiş menkıbesi gibi, varlıktan yokluğa, yokluktan varlığa geçişin hatırlanması. Evet,  nehirler irşad etti beni bugün.

Nehirler deyince deniz, güneş ve buharı andım; benlikten sıyrıldı sular. Bulutlar, rüzgâr ve dağlar dedim; “ete kemiğe büründü” damlalar. Gökyüzü kararınca şimşekler yağmurlandı. Sükutun soğuğunda kar kanatlandı. Çile bitti mi peki? Bitti… Suya doydu mu toprak? Doydu… Bembeyaz örtüsüne büründü mü dağlar?

Gözeler, pınarlar uyanır artık. Uyansın. Yol yol, damar damar coşar ırmaklar. Coşsun. Her biri ayrı bir tablo sunar; her biri ayrı bir mevsim. Her biri farklı bir resim çizer; farklı bir iklim… Okudukça artıyor bilmezliğim. ‘Tabiat risalesi’dir bu; en cazip, en sessiz, en renkli öğretmenim. “Denizler mürekkep olmuş, ağaçlar kalem,” bitmez; nasıl bitsin ki öğrenciliğim.

Irmaklar diyordum, bir metafor misali geniş bir kitap aslında.

Ocak 2024 Assenheim

4 thoughts on “Adından Geçen Irmaklar

  • yusuf

    çok tatlı ve hakikatli bir yazı olmuş, kaleminize sağlık…

    Yanıtla
    • Ömer

      Şiir gibi bir yazı..nehir gibi akan, akarken bir daha okutan guzel bir yazı.Kaleminize sağlık Hasan Bey.

      Yanıtla
  • Hasan

    Teşekkür ederim. Cümlemizin

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *