Kerim Arda

Bir Ağıtsın Artık

Okuma süresi: 3 dakika

Şimdi susuyorum daha çok. İçimde bir şeylerin yıkıldığını biliyorum. Hayatım, üst üste yıkımlarla darmadağın olsa da, kendimi teselli etmenin bir yolunu bulup günleri haftalara, aylara bağlamayı öğrendim. Öğrendim lakin, bu sefer yıkım çok büyük. Çoğunda hatıralarım olan ve nice yaşanmışlık barındıran şehirlerle birlikte, dilim varmıyor, gözlerim doluyor, güzelim Antakya da yok oldu. Bu yıkım, yılları birlikte yaşadığımız dostların da kaybı anlamına geliyor ki, bu, apayrı bir acı.

Düşünmekten kaçınıyorum, kabullenmekte zorlanıyorum, dile getirmekten tuhaf bir elem duyuyorum; ama vefa vaktidir bugün; kayıplarımızı yâd etme günüdür. Bir fanilik ya da geçicilik olan hayat, bir küçük lezzetin peşinden nasıl da hemen elemler getirip koyuyor önümüze. Bir anda boşlukta kalmak gibi, coşkuyla gülerken birden ağlamak gibi… Sevdiklerimiz nasıl da bir anda kayıp gittiler elimizden. Bu nasıl bir boşluktur; nasıl dolar yerleri şimdi?

Yaşıyorum. Bir kuşun, akşam ağacında tünemesi garipliğinde. Yaşıyorum; ama biraz ölü biraz diri gibi. Son günlerde, her yalnızlık anında içe dönmeye alışan kalbim, sükûn insanı kılıyor beni. Dallarım, yapraklarım rüzgârlı; anılar, içimden esip geçiyor sanki. Bir ağaç ya da bir boşluk muyum ben? Yıkım üstüne yıkımlar, çökertir mi, güçlendirir mi, bunu zaman gösterecek. Zaman en güzel tefsiridir yaşananların. Ve deprem, yalnızca şehirler ve ölenler için değildir.

Hüzünlüyüm, hem de olabildiğince. Kulaklarımda “Habbeytek Bessayf;” Feyruz dinliyorum. Damlalar gayrıiradi süzülüyor yanaklarımdan. Bir ağıt, bir dua, bir niyaz olup çınlıyor bu ses, bu şarkı. “Seni yazın sevdim; seni kışın sevdim/Seni yazın… Seni kışın… Sevgilim…”  derken, ben de Antakya’yı düşünüyorum. Çünkü yaz, kış, dört mevsim sevdim onu. “Li Beyrut”u dinlerken de, “Zehrate’l Medâin”i dinlerken de aklıma bu şehrin düşmesi sebepsiz değil. Bu şehir, Beyrut’un, Kudüs’ün, bütün bir Ortaşarkın ve yaşanmakta olan sıkıntıların ıztırabıyla mı yıkıldı, bilmem. Bu acı nasıl diner şimdi?

Hayalen sokaklarına karışıyorum Antakya’nın. O, yürümekten bıkmadığım sokaklar, o, çokça yağmurlu sokaklar kuruyup kaldı mı şimdi? Palmiyeler nasıl da güneşli, serviler nasıl da  meltemliydi; soldu mu? Tespih ağaçları yaseminlerle, hanımelleri kolonya çiçekleriyle el ele nasıl da buğu buğu tüterdi. Sahi, kim kaldı geriye bu güzel kokularla mest; yoksa herkes, her şey öldü mü? Mor salkımlar, begonviller, manolyalar kimleri selamlıyorlar geçip giderken; meydanlar bomboş kaldı mı?

Balkonlarında baharlar büyüten evler neredeler? Ya huzur veren, huzur bulan dostlar, arkadaşlar, komşular?.. Cıvıl cıvıl oyunlarıyla çocuklar, kırçiçeği bezeli kadınlar çekildiler sokaklardan, parklardan, öyle mi? O her dem bulutlu gökyüzü, o güvercinlerle,  kumrularla dolu mavi gökyüzü neyler kimsesiz? Kaldı mı tutunacak bir dal, açtı mı koklayacak bir gül? O, çerez kokulu, o, kahve kokulu, buhurla, baharatla baygın çarşılar yıkıldı mı sahi? Hani neredeler, her bir köşesinde bir hatıra saklı o eski yapılar? Bir yıkım çağı bu… Nasıl da uçup gittiniz, güzelim yıllar, hatıralar?..

Üzgünüm. Kulaklarımda “Habbeytek Bessayf,” “Seni yazın sevdim, seni kışın sevdim/ Seni yazın bekledim, seni kışın bekledim,/ Sevdiğim… Sevdiğim…” diyor, hüznün kraliçesi.  Ve ben, en çok yaşadığım şehri, Antakya’yı düşünüyorum. Zihnimden mısralar yürüyor yavaş yavaş. Fâni ömrün fenâ günleri de geçer elbet, diyorum. Geçiciliği, teslim ve tevekkülle karşılıyorum: -Yitip gidiyoruz işte./ –Sus, suus, yitmiyoruz./ Yeşil bir yamaçtı gün, ağarırdı…/ Gör ki yıldızlar bir bir/ Akıp gidiyoruz.// -Gördüğüm düğün mü, hüzün mü?/ -Şeb-i arus./ Yas yok, dualar âvâz; eller, avuçlar pervâz./İnnâ ileyhi râciun.’/ Güzdür biraz hâlimiz, biraz niyaz.” (Şeb-i Arus)

3 thoughts on “Bir Ağıtsın Artık

  • Assel

    Balkonlarında baharlar büyüten evler neredeler? ???Ya huzur veren, huzur bulan dostlar, arkadaşlar, komşular?..??? Cıvıl cıvıl oyunlarıyla çocuklar, kırçiçeği bezeli kadınlar çekildiler sokaklardan, parklardan, öyle mi?(evet 😥) O her dem bulutlu gökyüzü, o güvercinlerle, kumrularla dolu mavi gökyüzü neyler kimsesiz? ??? Kaldı mı tutunacak bir dal, açtı mı koklayacak bir gül? (Yok kalmadı hemde hiç)O, çerez kokulu, o, kahve kokulu, buhurla, baharatla baygın çarşılar yıkıldı mı sahi?(yıkıldı kalkamadı bir daha😭)Hani neredeler, her bir köşesinde bir hatıra saklı o eski yapılar? ???Bir yıkım çağı bu… Nasıl da uçup gittiniz, güzelim yıllar, hatıralar?.??? (Ama dün göçmen kuşlar döndü şehre gökyüzü doluydu )

    Yanıtla
    • Kerim

      Bu yıkımı gözümle görmediğim için şükrediyorum. Çok zor bir şey bu. Allah, kalanlara her konuda imdat etsin, merhamet etsin.

      Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *