Yumurtayı Nereden Kırmalı?
Tasavvuf menkıbelerinden tarikata intisap etmek isteyen derviş adaylarının yer yer dergâhtan geri çevrildiğini, taleplerinin kabul edilmediğini öğreniyoruz.
Bunlardan birinde bir derviş adayının tarikata girmek için gittiği dergâhta ona ağzına kadar su dolu bir bardak verilmiş. Bununla ona; seni kabul etmiyoruz, yerimiz yok denilmek istenmiş. Ancak derviş adayı isteğinde ciddiymiş. Su bardağının üstüne bir gül yaprağı koyarak bardağı geri göndererek, ben kalabalık etmem mesajını göndermiş. Bu zarif ve akıllıca mukabele şeyhe onun dervişlik yolundaki kabiliyetini göstermiş ve şeyh onu dergâha kabul etmiş.
Mevlevî dergâhlarında derviş olmaya gelen muhip aşçı yardımcısı olan Kazancı Dedeye talebini iletirdi. Dede onu vazgeçirmeye çalışır, yolun zorluklarını anlatırdı ona. Muhip üstelerse günde iki tas çorba verilerek saka postunda dizüstü oturtularak üç gün bekletilirdi. Bu zaman zarfında gözlem altında tutulurdu. Dervişliği sırtlanabileceği kanaati hâsıl olursa ayakkabısının yönü içeriye çevrilirdi. Aksi takdirde arka kapıdan çıkarılırdı. Denemeyi geçenler kâmil birer insan olmaları için 1001 günlük çile eğitimine alınırlardı. Bu aşamada da derviş adayının ciddiyeti tuvalet temizliği, mutfak işçiliği, ayakçılık gibi nefsin hoşuna gitmeyecek işlerle sınanırdı.
Tarihi gerçektir, Aziz Mahmud Hüdayi Bursa kadısıyken Hz. Üftade’ye bağlanmak ister ama hazret, “Sen mal mülk sahibisin, burası ise yokluk kapısıdır.” diyerek onu geri çevirir. Hz. Hüdayi ısrar eder, ne emrederse yapacağı sözünü verir. Hz. Üftade ondan kadılıktan istifa etmesini, Bursa sokaklarında o günlerde en hakir görülen işi, ciğer satma işini yapmasını ve dergâhın tuvaletlerini temizlemesini söyler. Hz. Hüdayi tereddütsüz yapar denilenleri ve önünde velayet kapıları açılır.
Tasavvuf yoluna girişte zorluk çıkarmaların maksadı derviş adayının talebindeki ciddiyetini ve sebatını ölçmektir. Çünkü insan bir şeyi kendi istediği zaman, gerçekten istediği zaman ancak elde edebilir, ondan yararlanabilir. Dışarıdan birisine bir şeyler dikte etmenin, ağlamayana meme vermenin pek bir faydası yoktur.
İbni Rüşt bu duruma hayvanlar âleminden bir örnekle dikkat çeker. Yumurtanın dışarıdan bir müdahale ile kırılması hayatı yok eder. Civcivi dünyaya getirecek yol yumurtanın içeriden, onun gayreti ile kırılmasıdır. Civcive yardım etmek için yumurta dışarıdan kırıldığında hayat son bulur. Dünyaya gelmeyi onun istemesi ve bunun için bizzat çaba sarf etmesi gerekir. Aynı şey kelebek olacak tırtılın zarını kendi çabasıyla yırtması örneğinde de geçerlidir.
Bu durum kişilerin bireysel hayatları için bir rehber olduğu gibi toplumların hayatları için de rehberdir. Bir toplum değişimi ve dönüşümü kendisi bizzat arzu etmiyorsa dışarıdan yapılan baskılar da yardımlar da sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Dışarıdan hiçbir ülkeye demokrasi, özgürlük, medeniyet veya adalet götürülemez. Ancak o ülkenin halkı bunları ciddiyetle talep ederse elde edebilir.
Kendi kabuğumuzu kırabilsek bu ramazanda, yeni ve aydınlık bir dünyaya açılsa ruhumuz…