Kirpi Mesafesi
Bahçede bir kirpi. Günün on sekiz saatini uyuyarak geçirir, akşam olunca tek başına hem biraz hava almaya hem de avlanmaya çıkar. Uzun çayırların, sık çalıların arasında, asfalt yolların kenarlarında yeşillik, sinek, böcek, tırtıl, yavru yılan gibi ne bulursa yer. Sonra yuvasına dönüp keyfine bakar, el âleme pek karışmaz.
Öyle sanıldığı gibi kimselere saldırmaz, ok falan da atmaz. Sadece kendisini tehlikede hissettiğinde dikeni andıran sert ve sivri kıllarını dikleştirip savunma vaziyeti alır.
Mevsim değişip soğuklar başladığında diğer tüm kirpiler gibi bunun da sanki huyu değişir. En azından kışı sağ-salim geçirebilmek için bir gruba katılma, onlarla birlikte yaşama ihtiyacı hisseder. Kış uykusuna yatacağında ısınmak için ötekilere sokulur. Ancak mesafeyi iyi ayarlamayıp fazla yaklaşırsa ötekilerle dikenleri birbirlerine batar hatta birbirlerini zehirlerler. Acıyı hissedince hepsi can havliyle uzaklaşır fakat o zaman da üşürler.
Biraz yaklaşıp biraz uzaklaşarak dikenlerinin değmeyeceği ama yine de vücut ısılarını birleştirebilecekleri ideal mesafeyi nihayet bulurlar. Sonrasında sığındıkları bu “ölçülü uzaklıkta yakın beraberlikler”in gölgesinde gönül rahatlığıyla uykuya dalarlar.
Onlar bilmez ama biz kirpilerin durdukları bu ideal aralığa ‘kirpi mesafesi’ dendiğini biliriz. Bu kavram sağlıklı insan ilişkilerini tanımlamak için de idealdir. Samimiyet kılıfına bürünmüş vıcık vıcık ve laçka ilişkilerin sağlıklı olmadığını ve sürdürülemeyeceğini biliriz. Aranın fazlaca açık bırakıldığı ilişkilerin yürümeyeceğini de biliriz. Kirpiler gibi ilişkiler de yakınlık ister ama sıkboğaz etmeye gelemez.
Guzel yazi tesekkurler, fakat sonu biraz daha devam edebilirdi. Insanlarin o iliskisi ile ilgili biraz daha bilgi guzel olurdu. Belki guncellersiniz.