Çiçekler De İnsanlara Benzer
İnsanlar da bal gibi çiçeklere benzer. Çiçeğin nazlısı, insanın nazlısı; çiçeğin kaprislisi, insanın kaprislisi; söz- den anlayanı, anlamayanı… Sabırlısı, sabırsızı…
Bizim küstüm çiçeğimiz vardı. Ablam parmağının ucuyla dokunsa anında iki kanatlı yapraklarını birleştiriverir. Bir müddet küs durur, sonra yine barışık.

Kaynana topuzu çiçeğini duydunuz mu? Adı biraz garip gibi ama… Kaktüsgillerden, sevimli bu çiçeğe adının kayınvalidesini sevmeyen bir gelin hanım tarafından konulduğunu sanıyorum. Tabii şeklinin topuz gibi olması da büyük oranda etkili olmuştur. Bu güzel çiçek bir sene boyunca, açmam, der durur. Ama sonunda senenin aynı gününde muhteşem güzelliğiyle kendini gösterir ve sadece ve sadece yirmi dört saat açık kalır. Sonra solar. Üç seneden beri ben bu olaya şahit olurum resim atölyemde. Ben bu kadar istikrarlı bir çiçek hiç görmedim.
Bilimsel çalışmalara meraklı Japonlar hemen hemen her konuyla ilgili deneyler yapmışlar. Çiçeklerle ilgili deney yapmasalar ayıp olurdu yani. Şöyle bir deney yapmışlar: İki çiçek var. İkisi için de aynı ortamlar hazırlanmış. Fakat birine güzel sözler söylemiş bilim adamları. Diğerine bağırıp çağırmışlar. İlk çiçek coşmuş, dalları çiçekten kırılacak. İkinci çiçek solgun, kırgın, tomurcukları kurudu kuruyacak… Anlaşılan o ki çiçekler dahi güzel sözden güzel etkileniyor. Tabi Japonlar bu deneyi yapmadan önce de atalarımız bunları biliyordu. Rahmetli babaannemin ve anneannemin “Çiçeklerle konuş kızım, onları sev. Daha çok çiçek açarlar.” sözleri hep kulağımın bir köşesinde küpe niyetine duruyordu. Hele Mevlevîlerin çiçeklerin, ağaçların yapraklarını, candır, azizdir, diye öptüklerini okuyunca küçük dilimi yutacaktım. İçimdeki bir ben, “Biz Japonların bildiklerinin kat kat fazlasını yüz yıllar önce uygulamışız.” deyip böbürlenmeye başlamıştı bile.