Niyazi Sanlı

Mağdur Psikolojisi

Okuma süresi: 2 dakika

Dünyanın her yerinde zulme maruz kalan insanlar var ve onlar da hayatlarını bir şekilde devam ettirmek zorundalar. Bu insanlardan biri de benim. Hayatım boyunca çalışarak kazandığım tüm edinimlerim bir gecede çöp oldu. Ülkemden ayrılmak zorunda kaldım. Kendi yazdığım kitapları kimsenin bilmediği bir yere, çocuklarımı gömer gibi, gömdüm.

Mağdurlar, toplum tarafından anlaşılmayı ve onlardan yardım beklerler aslında. Bunun en kötü örneğini Nazi kamplarında kalan ve hayatta kalmayı başaranlarda görüyoruz. Hitlerin zulmünden kurtulan Yahudiler Almanya’daki evlerine büyük acılarla döndüler ve anlaşılmayı beklediler. Oysa hayat devam ediyordu ve kimse onların acısını anlamadı ve hatta umursamadı. Çünkü herkes kendi hayat hikayesinin merkezinde ve akışındaydı.

Onlar ne yaptı, biliyor musunuz?

Bir kısmı ciddi travma yaşadı, tedavi gördü; bir kısmı da intihar etme yolunu seçti.

Mağdur olma sebebi ne olursa olsun; deprem, savaş, diğer doğal felaketler veya bir diktatörün zulmüne maruz kalıp hapse düşmek veya ülkesini terketmek zorunda kalmak; mağdurlar, yaşadıkları mağduriyete takılıp orada, o devirde ve o günde kalmaya devam ederlerse, en kötü seçimi yapmışlar demektir.

Bu mağduriyeti, acıyı, zulmü tecrübeye çevirmek, onunla yüzleşmek, gerçek dünyadan kopmadan; mümkün olan en kısa sürede hayatın normal akışına dönmek; en iyi tercihtir.

Ölenle ölünmez, sözü benim ne demek istediğimi tam olarak anlatıyor aslında. En sevdiği kişi ölen insan bile hayata kaldığı yerden devam ediyor; yemek yiyor, uyuyor, işe gidiyor hatta seks yapıyor; kısacası ölüyü mezarda bırakıp yoluna devam ediyor.

Mağdur psikolojisine takılı kalmak; ölen sevdiğinin mezarının başında bir ömür beklemeye benziyor aslında. Kontrol ve müdahale edemediğimiz olayların içinden çıkıp kendi köşemizde hayatımızı yeniden inşa etmenin yoluna bakmalıyız. Aksi takdirde bu mağduriyet acısı, psikolojisi beynimizi, ruhumuzu ve kalbimizi kilitler ve hayatı ıskalarız.

Bendeniz Rus-Çeçen savaşının canlı tanığıyım, yani aynı zamanda savaş mağduruyum da…

Sonucunda ne mi oldu?

Bu acı beni yazar yaptı. Evet, tam olarak böyle. Ben o savaşı, savaşın acısını, travmasını yaşamasaydım belki de hiçbir zaman yazar olamayacaktım. O savaş tecrübesini yaşadığım için kendimi diğer insanlardan şansı hissediyorum. Çünkü acı, beni büyüttü, olgunlaştırdı ve ruhumu tasaffi etti; yılanın kabuk değiştirip hayata yeniden başalaması gibi bir şey.

Çocukluğumda hayvan otlatmaya gittiğimizde en büyük eğlencelerimizden biri kertenkele yakalamaktı. Eğer onları kuyruğundan yakalarsak, kertenkeleler, o kuyruğunu hemen oracıkta bırakıp kuyruksuz olarak yola devam ederlerdi. Çünkü diğer türlü öldürüleceğini düşünüyordu muhtemelen. Mağduriyetlerimiz de böyle kertenkele kuyruğu gibidir. Onları bırakıp yola devam etmek zorundayız.

Kitaplarımı gömüp geldiğimi söylemiştim.

Şimdi ne yapıyorum peki?

Başka dillere çeviriyorum ve muhtemelen günün birinde kitapları birçok dile çevrilen bir yazar olacağım. Bu zulmü yaşamasaydım belki de hiçbir zaman kitaplarımı yabancı bir dilde yayınlamayı düşünmeyecektim.

Birine duyulan öfke, intikam duygusu veya mağdur psikolojisine takılıp kalmak hayat enerjinizi alır ve olduğunuz yerde patinaj yapar durursunuz.

Hangi mağduriyete ve zulme maruz kaldığınızın hiçbir öenemi yok; nasıl tepki verdiğiniz sizin hayatınızı şekillendirecek.

4 thoughts on “Mağdur Psikolojisi

  • irfan

    “Mağduriyet kertenkele kuyruğu gibidir.” İyiymiş. Baga taşımamak, gerektiğinde safra atmak önemli demek ki.

    Yanıtla
  • Hasan Kemal

    Oldukça sade, o kadar da akıcı üslubunuzla milyonların içinde bocaladığı mağduriyet çıkmazının özüne temas etmişsiniz; daha fazla “mağduriyetleri aşma” örnek stratejileri ile bir x- tweet ya da yazı seli ile devam ederseniz milyonların yaralarına önemli ölçüde merhem olmanız mümkün, diye düşünüyorum. Zira pek çok mağdur kendi mikro çevresinde de olsa “ Ne, nasıl yaparım Tengrim!” diye en küçük çıkış ışığına, adeta bir kurtuluş umuduna hasret!..
    Yeni bir gaddarlığın kuluçkası olmayan tüm mağduriyetlerdeki her asil duruşu ayalarım çatlayasıya kadar alkışlıyor, yaşanılan zorlukları insaniyet mertebelerinin sıçrama tahtaları olarak işlev görmesini temenni ediyorum…
    Evet küfr baki olsa da zulm elbet vakit ile mukayyet!…
    Ne mutlu bu kasvet kokulu zor günleri bir tramplen misali görüp gelecek güzel günlere vesile kılmayı başaranlara….

    Yanıtla
  • Hecike Mala Avde

    Yüreğinize sağlık Niyazi Bey, Kitabın orta yerinden orta satırı şerh etmişsiniz. Artık 15 Temmuzun bitmeyen, bayatlamayan ve sofradan kalkmayan ”aşını” terketme zamanı geldi. Yeni bir hayatın, yeni bir baharın izini kovalamak lazım. Umarım yazar çizer büyüklerimiz de artık geride kalması gereken o depremin, afetin, yıkımın izlerini, hatıralarını soframıza üç öğün katık etmekten vaygecerler.

    Yanıtla
  • Hecike Mala Avde

    Yüreğinize sağlık Niyazi Bey, Kitabın orta yerinden orta satırı şerh etmişsiniz. Artık 15 Temmuzun bitmeyen, bayatlamayan ve sofradan kalkmayan ”aşını” terketme zamanı geldi. Yeni bir hayatın, yeni bir baharın izini kovalamak lazım. Umarım yazar çizer büyüklerimiz de artık geride kalması gereken o depremin, afetin, yıkımın izlerini, hatıralarını soframıza üç öğün katık etmekten vaygecerler.

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Captcha *Time limit exceeded. Please complete the captcha once again.